“Seni,” diye
sürdürdü konuşmasını, “doğurdum ama hiç doğurmamış saydım. Hiç benim
olmamış gibisin. Çünkü sen benim alnımdaki kara bir lekesin!”
Birden tüylerim diken diken oldu.
“Hayır,” diye haykırdım, “hayır… Ben kara bir leke değilim. Ben bir
piç değilim. Ben bir lanet değilim. Ben bir şerefsiz değilim. Ben
sadece hasarlı biriyim. Ben sadece ruhu yaralı biriyim. Tıpkı senin gibi
anne.”
Yüz binlerce insanın katledildiği Bosna Savaşı’nın en büyük
mağdurlarıydı onlar. Yaşadıkları işkence ve tecavüzleri unutmaları
mümkün değildi. İsteseler de unutamazlardı. “Tecavüz kampları” denilen
yerlerde zorla hamile bırakılmışlardı. Binlerce çocuk işte böyle dünyaya
geldi: “Görünmeyen” ve “unutulan” çocuklar… Savaşın ve soykırımın ağır
yükünü omuzlarında taşıyan çocuklar… Her yerde olmalarına rağmen
aslında kimler olduğu bilinmeyen ruhu yaralı çocuklar…
İncir Kuşları ve Meyra’nın yazarı Sinan Akyüz’den bu kez Bosna Savaşı sonrası yaşananları anlatan son roman:
Ben, Amir Savaşın Unutulan Çocuğu.